Mustafa KAYA

Tarih: 22.03.2022 22:39

SAVAŞA DA ADALETSİZLİĞE DE HAYIR!

Facebook Twitter Linked-in

                Geçen hafta savaşın görünen çirkinlikleri üzerine iki çift laf etmiş, gelecek haftaya bu konudan devam edelim demiştik. Gösterilmemeye çalışılan çirkinliklerini de biraz daha örneklendirerek anlatmaya çalışalım.

                Savaş karşıtlığı, savaşa hayır sloganları nedense hep batıya yakışıyor. Nedense hep hayvan hakları savunuculuğu, çevre duyarlılığı batıya yakışıyor. Ve her nedense dünyamızın sonunu yavaş yavaş getirecek çevreyi kirletme, insan sağlığını tehlikeye atan bilimsel ve teknolojik gelişmeler, insanı insanlığından eden cinsiyet özgürlüğü, uyuşturucu madde kullanan insanlara gösterilen gevşeklik batının eseri. Daha temelden yüzsüzlük değil mi Allah aşkına? Bir çirkinliğin hem sebebi ol hem de çirkinliği başkalarında ara.. oh ne âlâ!...

                Şimdi, sormak istiyorum size ve sizin vasıtanız ile ulaşabileceğimiz herkese; günümüz savaşlarının en büyük silah tedarikçileri kimler? Dünyadaki silah sanayiinin finansörleri, nemalananları kimler? Şu an dünyayı en az on defa yok edecek kadar bombaya, kimyasal, nükleer ve bilmem ne tür silahlar kimlerin elinde? Siz yorulmayın, ben hemen cevaplayayım: A.B.D, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa. “HANİ ŞU DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR.” Deki eşitsizliğin tarafı olanlar. Tekraren söylüyorum: son elli yıldır, savaşlar çoğunlukla İslam coğrafyasında. Nadiren ama garip olmak kaydı ile başka coğrafyalarda…   

                Ha evet. Avrupa’nın ortasında da olmuştu bir savaş değil mi? Bosnalılar ile Sırplar arasında. Sahi kimlerdi ölenler: Bosnalı Müslümanlar… Hem de toplu ölümler ile..

Batı, başka dinlere ve mezheplere karşı iki yüzlülüğünü ve çifte standardını hiç terk etmedi ki… Sosyal medyada dolaşan görüntülerde Batılı bir muhabir diyor ki; “ama göç edenler, savaştan kaçanlar sarı saçlı, mavi gözlüler…” peki, defalarca destek isteyen, gönderilen Birleşmiş Milletler askerlerine inanıp güvenli bölge ilan edilen yerde en az 9 bin kişinin ölümüne şahit olan Bosnalı Müslümanların göz rengi, ten rengi ne idi? Yardım ve destek için Avrupa’ya çok mu uzakta idiler? Daha da vahimimi Ukrayna savaşında görüyoruz: savaştan kaçmaya çalışan açık tenli ve renkli gözlülerle aynı trene binen Afrika göçmenlerini tek tek trenden indiren zihniyet… Afrika göçmenlerinin botlarını patlatarak denizin ortasında ölüme terkeden zihniyet ile “ne kadar Ukraynalı gelirse gelsin hepsini ülkemize kabul ederiz” diyen zihniyetin aynı olabileceğini düşünebiliyor musunuz? Ve bu zihniyet nasıl olur da insan haklarının bir numaralı savunucusu olabilir. Her iki mağduriyette de derece olarak Ukraynalı mazlum göçmenlerden daha mazlum olanı, Afrikalı ve Asyalı Müslüman göçmenler değiller midir? Çünkü Asya’da ve Afrika’daki zulüm; kendilerinin ve kendi lerinin piyonlarının eseridir. Rusya da kendileri kadar İslam coğrafyasına zulmeden bir ülke ve sözde süper güç olmasına rağmen, İslam coğraf yasındaki zulme en azından sessiz kalan bir ülke.

Bu arada şu an mazlum olmalarına rağmen Ukraynalı insanlara da ders çıkarmaları ve aslında bizim de bu Ukrayna savaşında ders çıkarmamız gerektiğini söylemek zorundayım. Iraklı bir vatandaşın: “Ukrayna 2001 yılında Irak’a 5000 asker gönderdi (hani bizim meclisimizin asker göndermeyi reddettiği zaman…) Ukraynalı askerler yıllarca orada kaldılar. Ya zulüm ettiler ya da zulme destek verdiler. Her halükârda zulme ortak oldular. Piknik için gelmediler. Bugün haberleri seyrederken onların şehirlerinin bizim şehirlerimize benzemeye başladığını gör düm. Ve üzüldüm.” tespitine ortak olmalı değil miyiz?

                Bu konuda kendimizin içinden çıkan bir örnek sunayım: zalimin biri mazlum birini dövüyor. Ve altınını da gasp ederek giderken mazlum adam hırsızın arkadaşından “70 yıl sonra bile olsa Allah benim hakkımı senden alır.” Diyerek sesleniyor. Mağdur adam yürümeye devam ederken yolun ortasında zalim adamı yere uzanmış görüyor. Atının onu düşürdüğünü ve boynu kırılmış halde son nefesini vermeye çalışırken mazlum adama: “70 olmadan mı Allah senin hakkını aldı? Hani 70 yıl sonra idi” dediğini duydu. Mazlum adam ona dönerek: “Bu daha önce yaptığın zulümlerin hakkıdır. Benim hakkım daha sonra gelecek (ölümden sonrayı kastederek)” der.

                Filistinli gencin İsrail’in katliamlarını destekleyen Yahudi asıllı Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’nin twitine  “Bir gün Rusya uçakları şehirlerinizi bombaladığı zaman bizi anlarsınız” cevabı çok etkileyici değil mi? Şimdi rakamlarla Batı’nın son 50 yılda Müslüman coğrafyada zulmünün ölü sayısına yansıyan bilançosunu verelim: Libya 500 bin şehit, Sudan 700 bin şehit, Irak 1 milyon 200 bin şehit, Yemen 900 bin şehit, Suriye 1 milyon 700 bin şehit, Afganistan 2 milyon 500 bin şehit, Bosna 1 milyon şehit, Filistin 74 yıldır yüzbinlerce şehit…

                Nobel ödüllü bilim adamımız Aziz Sancar diyor ki: “Ukrayna’da insanlık ölüyor deniyor. Doğru ama eksik, çünkü o insanlık; Afrika’da aç bırakılmış, Bosna’da tecavüze uğramış, Doğu Türkistan’da unutulmuş, Filistin’de terkedilmiş, Çeçenistan’da görmezden gelinmiş, Hocalı’da duyulmamış, Irak’ta aldatılmış, Myanmar’da yakılmıştı.” Son yılların insanlık adına özeti bu.

                Sadece kendimiz için değil bütün insanlık için adalet isteyen, mazlumun dini olmaz deyip bütün zulümleri eli ile engellemeye çalışan, gücü yetmiyorsa dili ile zulme sessiz kalmayan ve avazı çıktığı kadar bağıran  ve buna da gücü yetmiyorsa her şeye gücü yeten Allah’a dua edip, Allah’tan zulmü engellenmesi için yardım isteyen insanlar olmalıyız. Bizim dinimiz de, örfümüz adetimiz de, genlerimiz de ve vicdanımız da böyle yapmak ister. 

        YAŞASIN ZALİMLER İÇİN CEHENNEM!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —