Geçen yıl bir araştırma dolayısıyla Dinçer Oruç ve Semiha Çiçek’le birlikte Gördes’e gitmiştik. Geçmişi acılarla dolu, bu sakin yayla şehrinde bize “Gördes Doğa ve Kültür Derneği” Başkanı Sayın Emine Ataman Koç rehberlik yaptı.
İlk durağımız, Gördes’in en yakın köyü olan Kıranköy idi. Burası hem rehberimizin köyü hem de bizim araştırma alanımızdı. Okumuşu, yazmışı, akademisyeni ve iş insanı bol bir köy, Gördes’in kültür belleğinde önemli bir yere sahip.
Emine Ataman Koç, aynı zamanda “Gördes’in Kahraman Kızı Makbule’nin Torunları” kitabının yazarı. Onun hayatı örnek alınacak bir başarı hikâyesi barındırıyor.
Çocukluğu ve genç kızlığı Kıran-köy’de geçen Emine Hanım, 1950’li yıllarda Gördes - Uşak yaylasında doğan birçok kız evlat gibi ya tütün tarlasında ya da halı tezgâhı başında ailesine katkı sağlar. O yıllarda kızların okuma imkânı neredeyse yoktu. Dikişte - nakışta, düğünlerde aranır biri olsa da Emine Hanım şartların belirlediği bu kısır döngüyü kırmak ister.
Akranları birer birer evlenip çoluk çocuğa karışırken, o hâlâ evdedir. Nihayet uzun süre nişanlı kaldıktan sonra, köylüsü o zaman harita teknisyeni olan Doç. Dr. İbrahim Koç ile Kıbrıs Harekâtı günlerinde karartma gecelerinde evlenerek İstanbul’a yerleşir.
İstanbul’da bambaşka bir hayatla karşılaşır. Okuma aşkı içini yakmaya devam ediyordu. Ağabeyleri gibi okuyup mutlaka bir meslek sahibi olmalıydı. Dışarıdan ortaokul ve liseyi bitirir. Bu arada üç yıllık temel Japonca kurslarına katılarak Japonca öğrenir. Lisanslı turist rehberi olur. 30 yıl profesyonel Japonca turist rehberliği yapar. Japonlara ülkemizi gezdirir tanıtır. Başta Japonya olamak üzere neredeyse tüm dünyayı gezer, tanır.
2016’da İstanbul macerası sonlanır. Ata yurduna Gördes’e yerleşmeye karar verirler. Burada da boş durmaz. Gördesin geçmişini, geleneklerini, kültürünü araştırmak, kayıt altına almak amaçlı birçok çalışma gerçekleştirir. Geleneksel kıyafetlerin dikilmesi, yerel halk oyunlarının oynanması, eski türkülerin söylenmesi, Gördesin mazisisnin kadın gözünden belgelenmesi bu çalışmalardan sadece birkaçı…
Gördes’te bize rehberlik yapan mütevazı insan işte bu Emine Hanım’dı. Çok yoğun çalışmaları arasında sağolsun bize zaman ayırdı. Kendisine bu vesileyle çok teşekkür ederim.
Evet ilk durağımız Kıranköy’dü. Bağlama sanatçısı ve şair Âdem Ertaş’ın “Kıranköy’ün Evleri” adını verdiği şiirlerinde adı geçen tüm hafıza mekânlarını dolaştırdı. Sığır Eğreği mevkiindeki tarihi çınarın gölgesinde soluklandık, Emine Hanım’ın yaptırdığı çoban çeşmesinden su içtik. Ardından Gördes’e döndük.
Yüzbirler semtindeki evlerinde ağırladılar bizi. Nefis yemekler ikram edildi. Gördes Gazetesi’nde anılarını okumaya devam ettiğim eşi Doç. Dr. İbrahim Koç Hocam ile de burada tanıştık. Evleri, gören çocuklarının asılmış halı zannettikleri dış duvarlarına işlenmiş geleneksel Gördes halı motifleriyle süslüydü. Mutfak, çalışma odası ve salon ise Japonca yazılmış hikmetli söz-lerle…
“Peki neden de tam buradaydı evleri?
Anılarından öğreniyoruz.
“Kurtuluş Savaşı’nda işgal edilip yakıldıktan sonra heyelana maruz kalan eski Gördes’i istediğim zaman gezebilmek, penceremden Kum Çayı’nın ışıltısını seyredebilmek için. Balkonumuzdan, Kurtuluş Savaşı kahramanlarını bağrında saklamış Çomaklı Dağı’nı görüyorum. Makbule’nin yaşadığı şehri görü-yorum. Tarihle iç içeyim cünkü…”
Emine Ataman Koç’un yedinci kitabı “Makbule’nin Torunları”, özgün bir sözlü tarih çalışması. Su gibi akan bir metin. Sindire sindire okudum. Gördes’e döndükten sonra tanıştığı kadınlarla yaptığı görüşmelere dayanıyor. Kadınların hafızasında yer bulan en küçük hurda teferruaat bile unutuluşa mahkûm edilmemiş, kayda geçirilmiş. Titiz bir emek ürünü olan çalışma, 2020-2025 yılları arasında yürütülmüş.
Kitapta Gördesli Makbule hakkında kısa bir araştırma, yazarın Kıranköy, Gördes, İstanbul ve emeklilik anıları; ayrıca beş kadınla yapılan röportajlar yer alıyor.
Bu röportajlarda Kurtuluş Savaşı yılları, Gördes’in yakılması, taşınması, günlük hayat, kültürel ve folklorik yaşantılar aktarılmış, toplumsal hafıza ortaya çıkarılmaya çalışılmış. Şehrin hafızası kayıt altına alınmış.
Kitabı Okurken, bu kitabı elime alsam Aşağı Gördes’e gitsem burada anlatılanlara göre bu kadim şehiri keşfetmeye çık-sam duygusunu yaşattı bende. Sonra da frene basıyorum. Yazar Nasıl olsa Cuma Mahallesi’nde Makbule’nin evinin müze, Aşağı Gördes’in bütününün bir ibret ve hafıza merkezi olarak “Açık hava Barış Müzesi” yapılmasını önermiş, yapılınca giderim diyorum.
Şüpheci yanım anında devreye giriyor. Ya öneriler göz ardı edilirse?
Öbür yanım cevap veriyor:
“O zaman ben de Dr. Süleyman Sami İlker Bey’in oylumlu prestij eseri “Eskiden- Yeniye İkici Meşrutiyetten 1970’lere Fotoğraflar” albümü içinde dolaşır dururum.”
Eserde Prolog olarak Yunus Emre şiirlerine, epilog olarak kadınların en iyi yaptığı yöresel lezzetlerin tarifine yer verilmesi, çalışmayı hem edebî hem de folklorik açıdan zenginleştirmiş.
Hasılı kelam.
Kitap, aslında bir azmin, azimlerin mi demeliydim somutlaşmış halidir.
“Güneşi kendine örnek alan kimseyi, hiçbir şeyle korkutamazsınız; batmaktan korkmaz, yeniden doğmaktan korkmaz.”
Sayın Emine Ataman Koç’u bu nitelikli eseri dolayısıyla kutluyor, çok yönlü çalışmalarında başarılar diliyorum.