Bir milletin tarihini anlamak, sadece yaşanmış olayları hatırlamak değildir; o tarihe ruh veren inancı, fedakârlığı ve dayanışmayı da hatırlamaktır. Asırlar boyunca nice zorluklarla karşılaştık. Bazen yurt edindiğimiz topraklar için, bazen inancımız için, bazen de insanlık onurunu muhafaza edebilmek için mücadele ettik. Fakat ne zaman bir araya geldik, ne zaman birbirimize omuz verdik, işte o zaman güçlü olduk. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bizlere şöyle seslenir: “Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer iman etmişseniz üs-tün olan sizsiniz.” (1) Bu ilahi hitap bize şunu hatırlatır: Gücümüz, önce imanımızdadır. İnanmak; vazgeç-memek, umudu diri tutmak, sabretmek ve çalışmaktır.
Bir başka ayette ise Rabbimiz, “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın.” (2) buyurur. Bu çağrı, sadece bir nasihat değil; bir hayat düsturudur. Çünkü birlik olmadan dirlik olmaz. Birbirinden kopmuş kalplerin kurduğu hiçbir düzen uzun soluklu olamaz. Bizler, sevinçleri de acıları da birlikte göğüsleyerek bugünlere geldik. Peygamber Efendimiz (sas) de bizlere, “Birbirinize kin tutmayın, haset etmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun.” (3) buyurur. Kardeşlik, sadece akrabalık bağı değildir; aynı idealleri, aynı duayı ve aynı yurdu paylaşma-nın adıdır. Birbirimize güvenmeyi, birbirimizin derdiyle dertlenmeyi gerek- tirir.
Bugün üzerimize bastığımız toprak, sadece coğrafyanın adı değildir. Bu toprak, emanet edilmiş bir değerdir. Şehitlerimizin canlarıyla, gazilerimizin fedakârlıklarıyla korun-muş, bizlere teslim edilmiştir. Bu emanet, hepimizin omuzlarındadır. Bu yüzden vatan sevgisi sıradan bir sevgi değil; inançla yoğrulmuş bir sadakatin adı ve meyvesidir. Nitekim tarih boyunca mazlumun yanında duran bir millet olduk. Dün nasıl zulmün karşısında durduysak, bugün de aynı duruşu sürdürmekle mükellefiz. Filistinli kardeşlerimizin yaşadığı zulüm, insanlığın vicdanında kapanmaz yaralar açmaktadır. Bombala-nan şehirlerin yıkıntıları altında yalnız insanlar değil, insanlığın kendisi de ezilmektedir.
Bu durumda bizlere düşen, her alanda duyarlı olmak; elimizle, dilimizle, maddi imkânlarımızla zalimin karşısında durmak, mazlumun yanında yer almaktır. Çünkü Kur’an’da Rabbimiz şöyle buyurur:
“Zalimlere meyletmeyin.” (4)
Gelecek nesillerimizin bu topraklarda huzurla yaşayabilmesi için çocuklarımızı bilinçli, değerlerine bağlı, çalışkan ve vatanını seven bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Çünkü Rabbimiz, “Müminler ancak kardeştir.” buyurur. Kardeşlik bilincini kaybettiğimizde, sadece gücümüzü değil, kimliğimizi de kaybederiz. Bu vesileyle, vatan uğruna bedel ödemiş tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyoruz. Onların hatırasına sahip çıkmak, ancak onlar gibi dik durmakla mümkündür. Yazımı Kur’an’ın şu anlamıyla sonlandırmak isterim: “Allah’a ve Peygamberine itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin; sonra gevşersiniz ve gücünüz gider. Sabırlı olun. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (5)
Kaynakça:
(1) Âl-i İmrân, 3/139.
(2) Âl-i İmrân, 3/103.
(3) Müslim, Birr, 28.
(4) Hûd, 11/113.
(5) Hûd, 11/113.
