Mustafa KAYA


ÜSTAD SEZAİ KARAKOÇ’A RAHMETLE


            Çocukluğumda, hiç unutmam, kütüpha neler haftasındaki ödül töreninde, kaymakam bey; “bir kitap yazmak için bin kitap okumak gerekir.” sözünü bizlere söylemiş ve sözü abartılı bulmuştum. Köşe yazısı yazmak için de bayağı köşe yazısı okumak ve okumaya da devam etmek gerektiğini anlamış olduk. Kendime haksızlık etmeyeyim son beş yıla kadar her gün en az iki üç gazetenin tüm köşe yazılarını okurdum. Kendi adıma son yıllarda kitap okumakla birlikte, köşe yazısı okuma oranımın az olduğunu kabul etmeliyim. 

            Köşe yazısı yazmada bize yardımcı olmasını sağlayacak en önemli işin üstatların yazılarını okumak olduğunu iddia edebilirim. Hayatta olması ya da hayatta olmamasına bakmaksızın onların kalemlerinden esinlenmek la zım. Çünkü onlar on yıllar üstü yazıları ile hâlâ bize ışık tutabilecek nitelikte insanlar. Hayatta olanların yazısı daha da önemli, o başka mesele.   

            Köşe yazısı yazmak ile ilgili benim gibi acemi birinin tespitini aktarmama müsaade edin lütfen: biraz zaman geçtikten sonra hangi konularda yazı yazıp yazmadığını insan unutabiliyor. Ve kimler ile ilgili yazdığını ve hangi üstatlara yer verdiğini de hatırlayamayabiliyor.

            Üstatlar deyince “Mona Roza” şiirinin şairi üstat Sezai KARAKOÇ ile ilgili yazı yazdığımı hatırlıyorum. Bu arada yazılarımın hepsinin Halıkent Bölge Gazetesi’nin arşivinde olduğu gibi benim arşivimde de olduğunu bilmenizi isterim. Belki ileride çocuklarım ve torunlarım okur da rahmet okurlar arkamızdan diye ekleyeyim.

            Sezai KARAKOÇ ile ilgili eski yazıma bakmadan tekrarı ise güzeli, yeniden ve yeni bir bakış açısı ise orijinal bakış olarak bir yazı daha kaleme almak önemlidir diyorum. Üstadın bir aşk adamı olduğunu baştan belirteyim. Dünyalık aşkını gençliğinde bırakıp, yüce yaratıcıya aşkını hem şiirleri ile hem de sözleri ile harikulade ifade eden çağımızın üstatlarından birisi olması zaten bize konu ve konuk ediyor kendisini.

            Gençlik aşkı ile ilgili gençlerimize(okuyan var ise ama) kısa bilgi vereyim de örnek olur belki. Üniversite yıllarında bir kıza âşık olur. Bu aşkla ilgili değişik hikâyeler var. Hikâyelerden biri şu şekildedir; Sezai Karakoç üniversitedeyken bir okul arkadaşına sevdalanır, bu kişinin Adı Muazzez Akkaya’dır. Bir gün cesaretini toplayıp aşkını Muazzez Hanım´a arz eder. Fakat reddedilince çok üzülür. Okullar tatil olur ve Muazzez Hanım Geyve´de yazlıkta kalmaya başlar. Sezai Karakoç' ta tam karşısındaki yazlığın bahçesinde bahçıvan olarak çalışmaya başlar. Her gün karşılıksız sevgi duyduğu sevgilisini seyreder. Ona şiirler yazar. “Mona Roza” şiiri M. Akkaya’nın isminin baş harflerinden ortaya çıkar. Yani akrostiştir. Şunu söyleyeyim ama aşk kesin, şiir kesin ama hikâye farklı farklı olabilir. Çünkü ben en az iki - üç farklı versiyonunu duydum. Peki bu şiirdeki karşılıksız aşkının ince ince şiire işlenişini fark etmek istemeyecek misiniz? İnanın gençliğimden beri aşk şiirleri içinde en fazla etkileyeni bu şiirdir. Sadece aşka dair oluşundan değil, şiirin bütünlüğü içinde her şeye değinilmiş olması da önemli benim için. Yorum sizin…

 

            Sezai KARAKOÇ ile ilgili beni etkileyen bir çok kısa ama anlamı uzun zamana sâri (uzun zaman anlamını ve etkisini koruyacak) sözleri de var. Bizim geçmişimize, şimdiki zamanımıza ve geleceğimize ışık tutacak birkaç sözü ile iki şiirinden önemli gördüğüm pasajları sizin dikkatinize sunayım. Üzerinde düşünülecek olur ise ders almamak, etkilenmemek ve tüm yaş guruplarımızı etkilememesi mümkün değil! Yeter ki okumasını ve anlamasını bilelim.

            Hadi bismillah!

            “ inancın yarısı utançtır. Her şeyi tam olsa da utancını yitirmiş bir medeniyet, sağlıksızdır.”

            “İnançlıyım, barış ve düzen yanlısıyım. Savaşım bunlar içindir.”

            “ Arkamda ve yanımda güçlü surlar vardı, surelerden.”

            “Umutsuzluk yok! Gün gelir, gül de açar, bülbül de öter!”

            “Tek çare ve çözüm; İslam dünyasının, uyanıp batının Nato’su gibi bir askeri güç, AB gibi bir siyasi birlik oluşturmasıdır.”

             “Hayatı da şöyle yorumluyorum, hakikat savaşı ve karşı savaşlar, baş kaldırmalar.”

            Bir kıta “MONA ROZA” dan bir kıta da “EY SEVGİLİ” den sunayım sizlere… Üstada Allah rahmet eylesin. Yine yazarız vakti gelince. Yazdıkça, okudukça ve anladıkça ruhumuz esenlik bulur, bulacak.

            Hadi buyurun…

            Mona Rozadan;

“Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Meyvalar sabırla olgunlaşırmış

Birgün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış

Yağmurlardan sonra büyürmüs başak.” 

            

            Ey Sevgiliden;

“Sevgili

En sevgili

Ey sevgili

Uzatma dünya sürgünümü benim,

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır,

Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır,

Aşk celladından ne çıkar, madem ki yar vardır,

Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır,

Hep suç bende değil, beni yakıp yıkan bir nazar vardır,

O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır,

Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır,”

            Kalın sağlıcakla…

YAZARLAR