Mustafa KAYA


TATİL Mİ TATİLİN BEDELİ Mİ?


               “ Seyahat Ya Rasülallah!” Cümlesinin Evliya Çelebi nezdindeki geçmişinden söz etmiştim. Bana dokunan azıcık tarafını da bu bahisle yazmış, geri dönütlerin de iyi olduğunu söylemiştim.

İki haftadır yazamamamın sebebini de 10 günlük Bursa, Çanakkale, Edirne ve İstanbul gezilerindeki yoğunluğu ile mazaretlendirebilirsem beni anlayabileceğinizi umarım.

Eskilerden “tatil” kelimesini fazlaca duyduğumu söyleyemem. Bu bölgenin gazetesinde yazdığıma göre ve benim gibi vasat bir okuyucu kitlesine (grup mu deseydik! Ama kitle kulağa daha hoş geliyor.) Hitap ettiğime göre şimdi söyleyeceklerim yaşı 35’in üzerinde olanlarca kolayca anlaşılacaktır: 

 

Tatil, Cumartesi ve Pazar memurların, Pazar işçilerin; işe gitmediği fakat çoğunlukla köyünde, bağında, bahçesinde, evinin inşaatında ya da tamiratında işe gittiği günler anlamına geliyordu. Tatil demek öğleye kadar uyuyup, uyuduğu gece saat üçlere, dörtlere kadar uyuya madığı günler anlamına gelmiyordu. 

Aslında örfümüzdeki tatil aynı işi yapmamak, farklı bir aktivitede bulunmak geliyor benim lügatimde. Yazın babaların aldığı izinler köylerde harman kaldırmada, kozalak, odun getirmede veya kışlık salça, konserve vb. kışlık yiyecek hazırlamada kullanılırdı. Benim görebildiğim kadarıyla son 15 yıldır söylediklerim, bu bölgede dahi eskisi kadar yapılmıyor. Konserve ve salça gibi iş ve işleyişler bile bir iki günde yapılıyor.

Tatil kavramının son zamanlarda sadece deniz, kum ve sahil ile ilişkilendirilmesini kapitalist ekonomiye bağlayacağım ama önce antikapitalistler konuya itiraz eder diye düşünüyorum. Bu ara Türkiye’nin gezilebilecek, görülebilecek kültür turizmine yönelik reklamlarının sıklıkla rastlamam sevindirici olsa da, sahillerdeki doluluk, yerli turistin tercihinin çoğunlukla deniz olması reklamlardan etkilenmenin o kadarda fazla olmadığının kanıtı olsa gerek. Bir İstanbul’un tarihi ve kültürel mekanlarının gezilmesinin, günler aldığını düşünürsek; tarihi tarih yapan ülkemin her köşesinin gezilip görülmesi ve faydalanılması gereken, öncelikli tercih sebebi olmasını istemek bir eğitimci olarak hakkımızdır. Gene bu arada 50 – 60 yaş üstünün İstanbul – Karadeniz turları yapılarak, katılımcıların gençliğinde göremediği yerleri görmelerini sağlayan turlara ve tur organizatörlerine millet memleket adına teşekkürü borç biliriz. Her ne kadar ben ailem ile, çoluğum çocuğum ile gezmeyi sevsem de tecrübelerim ve katılımcılardan duyduklarıma göre bayağı zevkli geziler oluyor. İlgilenenlere duyurulur.

Yaz tatili kavramının içinde dinlenmek, dinlenirken öğrenmek, öğrenirken eğlenmek ve yeni yerleri kendi gözümüzle canlı canlı görmek ve kültürlenmek olmalı. Sahil de, kumsal da, memleketimizin güzelliği ama bedeli ağır olup yaz tatili için koca kış çalışmayı göze almak, dinlenmekten çok yorulmak değil midir? “Bence taktir sizin!” Diyeyim, siz gençler, “yorum sizin!” deyin. İkisi de aynı kapıya varır.

Kalın sağlıcakla…

YAZARLAR