ALİ ÖZKAHRAMAN Demirci Akıncıları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ( Foto Özkahraman)


SERV-İ BÜLEND’İM


               01.01.1964 Demirci doğumlu. Doğuma yakın herkes isim arayışı içinde.. Takvimlerden kitaplardan isimler aranıyor, hatta bir ara Emine teyzesi  yorgun düşüp, bu çocuğun adı : “A’’ olsun demiş. Daha Sonra “Bülent’’ ismi bulunmuş da ortak kararla isim koyma krizi sonlanmış.

               

               Beş yıllık İlkokul arkadaşlığı. İkimiz de Abdurrahman Şeref Bey İlkokulu sevgili öğretmenimiz  İsrafil Uğurlu‘nun♥ öğrencileriyiz. Bülent’in  babası Ziya Bey (ARSLAN) ♥ okul müdürü ama. hiçbir arkadaşım hiçbir zaman müdürün oğlu oldu ğunu aklına bile getirmemiştir, hissetmemiştir.

               Demirci Lisesinden 1980 ‘de mezun olur,. 1981 ÜSS için bir ay kadar  İzmir’de dersaneye gider. Yaz akşamlarında sabahlara kadar şose boylarında Ege Tıp’ta okuyan arkadaşımız Abdullah Coşkun’un şiirlerini,anılarını dinlemekse “adam olmak’’.. Evet ,bunu da beraber yaşadık.

               Yeşildere Rasih ÇETİN İlkokulunda  Mehmet DEDE öğretmenimiz  ile birlikte bir dönemlik vekil Öğretmenlik yapar.. Bu yüce mesleğin birazcık tadını almış olur. Hatta teftişten bile geçmiş. Müffettiş gelmiş. Derse girmiş, teşekkür ederim çok heyecanlısın demiş. Sonra vekil olduğunu öğrenince - niye söylemediniz? teftişe gerek yoktu- demiş. 

               Çorum Meslek Yüksek Okulu Muhasebe Bölümüne kayıt olur .KYK’dan  yurt çıkmaz,üç arkadaş kiralık ev tutarlar. Adı İmam olan bir arkadaşı var, bir de soyadı Akdeniz olan bir diğer arkadaşı var.Okulun en seçkin öğrencileri ile olan arkadaşlığı hep sürdü. Onlarla hep iletişim kurmaya çalıştı.Çorum’da askerlik görevini yapan Demirci’li Hidayet TOPRAK  ve Şerif ÖZBALDAN ’la♥ görüşürmüş. Hidayet’le konuştum “Bizim askeriye okulun çok yakınındaydı. Diğer askerler de  Bülent’i tanıdılar, serbestçe, asker gibi girer çıkardı’’ diyor. Aynı dönemde Çorum’da Emniyet Müdürlüğü yapan hemşehrimiz Lütfü TORTAMIŞ’la görüşürmüş. Kendi anlatmıştı; Bir pazar Lütfü ağabeyin evine gitmiş, yenganım donatmış masayı; börekler ,sarmalar,köfteler..  Bizimki kibarlık yapayım derken - Ben tokum -deyivermiş, istediği gibi dalamamış güzelim ye-meklere.

               Okul bitimine doğru “halıyı ser ve koy’’ dan geliştirilen “SERKO HALI’’ da staja başlar. Patron Osman KALAYCIOĞLU çalışmasını sever, ahlâkını sever. Damadı  olması için önünü açar, kader ağlarını örmeye başlar.     

               Askerlik : Ankara Etimesgut Silahlı Kuvvetler Gücü. Milli Sporcuları askerlik çağına geldiklerinde spordan uzak kalmasın diye bir bölük kurulmuş. Askerlik  görevlerini orada yaparlarmış. Bülent’de bölük yazıcısı. Halit BURSALI Etimesgut’a acemi olarak geldiğinde Ona da “Komutanım’’ çektirmişliğimiz varmış!. Başka maceralar da var ama onu sonra anlatalım.     

               Dünürlük bitimi ve söz kesme : Gündüz kadınlar kızın evine, adamlar babanın  işyerine dünürlüğe giderler. Akşam da kız evine söz yüzüğü takmaya gidilir. Zehra ile Bülent’in sözkesmesine fotoğraf çekmek üzere oğlan eviyle birlikte gelmiştim. Ev sıcak; nasılda terlemiştim! “.Nassınız, eyi misiniz? -Havalarda sıcak gidiyor…” - faslından sonra saniyelerce süren sessizlik- oldu. Kimse konuşmuyor. Sonunda Sinan Camii İmamı Ali KARATAY hoca patladı, “Eyi laf ararken lafsız kaldık’’ dedi. Koptu gitti. Öyle ya herkes güzel söz söylemek arayışıyla sükut içindeydi. Sonra  davudi  sesiyle dua etti ve yüzükleri taktı. 

               Bir zaman sonra Mart 88’de eşim Azize ile benim söz yüzüklerimizi de Bülent takmıştı. Deneyimliydi artık. “Allah’ın emri, Peygamber’in kavli” denilecek, “Hayırlı ve Mübarek olsun..’’ denilecek. Şimdi de öyle değil mi?. Ve bunları söylerken büyük bir ciddiyetle söyleyeceksin. Hem de sonunu hiç düşünmeden söyleyeceksin. Hem de çocuklarıyla, belki de hiç görmeyeceğin torunlarıyla mutlu, mesut bir yaşam sürmesini temenni edeceksin.

               Sayende Sivas’ı  Sivaslıları çok seviyoruz.  Sivas’ta yanan bir ışık aydınlatırken Demirci’yi.. Güler hanım’la evlenip damadı oluvermiş Demirci’nin. Bülent, Binnur, Levent  doğmuş. 

               Ben Anavatan’da, O da Doğruyol Partisi’ndeydi. Biz Onlar’dan,  Onlar Biz’den “dünürlerimiz’’ diye bahsederdik. Hoşgörü iklimi daha genişti. Fikirlerimizi, görüşlerimizi birbirimize kabul ettirmeye çalışmazdık.Akşam yemeğinden sonra çarşıya çıktığımızda benim dükkanda birer çay içer,o yıllarda yükselmekte olan Ecevit’in partisi ile gönüllerimizi buluşturur, sonra da birbirimize “Hadi kardeşim sen partine, ben partime’’ diyerek ayrılırdık.

               Önce oğlun Ziya doğdu, sonra Gülçin. Işıklar içinde güllerin oldu.

               Alamadın, veremedin yıllar akıp gidiyordu. Cami halısı dokumaya ağırlık verdiğini anlatmıştın. Süleymaniye Camii halı döşeme işini aldığında çok sevinmiştik. Hem halı dokuyordun.. hem de insanların gönülllerine dokunuyordun: ilmek ilmek, sıyırdım sıyırdım.  Benzinlikte arabasına yakıtı az alan arkadaşa “Olur mu öyle şey! Yetmez bu kadarcık. Sen gençsin, gezmen lâzım, doldurun deposunu!.’’ diyerek bir depo yakıt ısmarlamıştın.

Ticaret amacıyla tüm Avrupa’yı, Rusya’yı, Arabistan’ı, Türk Cumhuriyetleri’ni gezdin.Atatürk’ün “Daima iyiye. güzele .doğruya ..’’ sözü iliklerine kadar işlemişti.İyilik tohumları saçtın tüm dünyaya. Hepsini anlattın bana.Bunları da sonra anlatalım

               Bülent Selim’le, Kerem’in sünnet düğününde ne kadar mutlu ve kıvançlıydın. Düğün yerine eşinle birlikte erkenden geldin. Bütün misafirlere “hoşgeldiniz’’ diyebilmek için..”Yusuf Emir’in de böyle mutlu günlerini yaşamak nasip olurmu?’’ diyordun. Belki de hayatında  bu akşam kadar oynamamışındır . “Yaşadım’’ diyordun.. “Yaşadım”  diyordun

               Öyle bir uğurlandın ki tüm herkes oradaydı. Sen herkese  gene “hoşgeldiniz’’ diyordun. Hocalar “az kimseye nasip olur böyle uğurlama’’ dediler. O gün orada; En içten duygularla güven, sevgi, saygı, hilesiz, hurdasız, maskesiz bir gönül yoldaşlığı, köklü bir arkadaşlık, güçlü bir dostluk.. hepsi vardı.

 

               Arefelerde beraber gittiğimizde, anlattığın gösterdiğin gibi mezar yerin çok mevki. Her yeri görüyor Annen, baban da yanında, Fatih’in (ÖRNEK) babası Ertan abi♥, Nurettin (TÜFENKÇİ) deden de♥ çok yakın biliyorsun. Çiçeklerin bakımlı, yaz geldimi sürekli sulanıyor, hangi çiçeği diksen hemen canlanıyor. Hele kuşlar hep konuşuyor, belli ki güzel  şeyler anlatıyorlar. Bunu nerden anladım? : Çünkü Sen, Hep Tebessümle Uyuyorsun.

 

               Mevsimler değişiyor,insanlar da .. Ama  sensiz hep bir eksik olsak da sen belleklerimzdeki, kalplerimizdeki anılarımızın en güzel yerindeki saygın, dürüst güvenilir, adil, merhametli, vicdanlı, soylu, duyarlı, çalışkan, nitelikli erdemli dostarkadaş varlığınla hiç değişmeyecek, hep özlenilecek, hep yaşıyor olacaksın 

 

               Bizimkisi bir dostluk hikâyesi değildi; Can cana olmaktı bizimkisi, gerisi hikâyeydi..

 

               Arslan arkadaşım benim, 

               Nurlarda uyuyasın .. 

               Ruhun şad, Mekanın cennet olsun..

YAZARLAR