RIZA ÇAKICI Emekli Öğretmen


O GÜNLER


Çocukluk anılarımdaki oyunların zevki bitmez.

Akşam da olsa oynamanın, sonu gelmez.

Futbol, voleybol sonuçlanmayınca eve girilmez.

O heyecanla, kazanma duygusunu kim sevmez.

 

Meşe, çivi, seksek, çelik çomak oynamalar.

Önemlidir, kuralları bozmadan kazanmalar.

İçeriden hileler, dışarıdan oyuna karışmalar.

Kazasız, belasız yarına devam için ayrılmalar.

 

Şehreküstü Mahallesinde küfe, hasır hazırlanışı.

Eskiyenlerin biriktirilip, Kayabaş’ında yakılışı.

Erken kalkıp, boyanıp, kaynamış yumurtaların çarpılışı.

“ Gavur Küfürü “ sözleriyle alev etrafında bağırılışı.

 

Birdirbir, dokuz kiremit, üç kale ve uçurtmalar.

En yüksekte acaba hangimizin uçurtması var?

Kimimizin kuyruğunda, ipinde ve dengede sorunlar.

Rüzgarlı hava neresi diye en uygununu arayanlar.

 

Taş döğüşleri çok heyecanlı ve geçekçiydi.

Tehlikeli olduğu geç mi anlaşıldı? Kafa da deliciydi.

Yanlışlarla beraber, yarışlarda da amma belirleyiciydi.

Daha önemlisi, anne ve babalarında kabullenmesiydi.

 

Düğün ve sünnetlerdeki süren hazırlıklar, bir başka

Mahallede, akrabalarda heyecan her yaşta.

Cip ve atlarla dolaşma, yankıları ise birkaç hafta

Yazılacaklar çok olsa da, anılarda ve kaldı lafta.

YAZARLAR