Kur’an’da huri kelimesi geçmez, onun yerine hûr kullanılır. Hûr kelimesi, eril (müzekker) ahver ve dişil (müennes) havra kelimelerinin çoğuludur. Dolayısıyla hûr kelimesi hem eril hem de dişil için kullanılır.
În kelimesi, büyük gözlüler anlamın-dadır. Bu sözcük de yapı olarak hem eril a’yan kelimesinin hem de dişil ‘aynâ’ kelimesinin çoğuludur. Bu nedenle ‘în kelimesi her iki cinsi de içermektedir (Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, VIII, 499; İbn Mansur, Lisanul-Arab, H-V-R mad, A-Y-N mad.).
Bu iki kelimenin birlikte oluşturdukları hûrun ‘în tamlaması "iri, parlak gözlüler" anlamına gelir. Bunun erkek ya da kadın oldu-ğuna dair bir işaret yoktur.
Hûr, Kur’an’da hiçbir şekilde bir kadın ya da dişilik, cinsellik ifade etmez! Hiçbir ayette bir erkeğe 72 hûr verileceğinden de söz edilmez. Yine Kur'an, hûr ile cinsellik yaşanacağına dair herhangi bir bilgi de vermez. Ama ne yazık ki bizim kültürümüz hûrları kadınlaştırılıp, birer cinsel nesne olarak tas-vir etmiştir.
Ahirette erkeğe de kadına da aynı türden karşılıklar var-dır:
“Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar… Allah, onlar için bağışlanma ve büyük bir ödül hazırlamıştır.’’ (Kur’an, Ahzab [33] 35). Kadın ve erkek için de hûrlar verileceğine göre bunların kadın ve cinsellik çağrıştıracak bir şekilde olmaları zaten mümkün değildir. Aksi takdirde aynı şekilde varlıkların kadınlara da verileceği sonucu çıkar. Böyle bir şey Kur’an’a göre söz konusu değildir.
Sonuç olarak hûr kavramına Kur’an’ın anlattığı şekilde baktığı-mızda, toplumda var olan algıdan çok farklı bir şeyin kast edildiği gö-rülmektedir. Toplumun sunduğu hûr kavramı Kur’an ile çelişmektedir.
