Vaiz Muharrem DEMİR

Tarih: 18.06.2023 14:00

HASTA ZİYARETİ - 2

Facebook Twitter Linked-in

        Allah'tan şifa dilemenin yanı sıra, “Allah'ım bu kuluna şifa ver ki senin uğrunda bir düşmanı yaralasın veya senin rızan için bir cenazenin ardından yürüsün.”(Ebû Dâvûd, Cenâiz, 8) gibi cümlelerle hastayı hayra heveslendirecek telkinlerde bulunmak da Resûl-i Ekrem'in tavsiyeleri arasındadır. Ayrıca o, “Ziyaret için bir hastanın yanına girdiğinizde iyileşeceğini söyleyerek moralini yükseltin. Gerçi bu söz hiçbir şeyi önlemez fakat onun gönlünü hoşnut eder.”(Tirmizî, Tıb, 35) buyurmuş ve has tanın yanına gelindiğinde oturulmasını tavsiye etmiştir.

        Peygamberimiz, sadece ziyaretçinin değil, aynı zamanda hastanın da kendisine şifa vermesi için Yüce Allah'a dua etmesini tavsiye et mektedir. Hastalığın acısına dayanamayıp sabırsızlık göstererek ölmek için dua etmeyi yasaklamıştır. Hastaya dua etmeyi öğütleyen Allah Re sûlü, “Ziyaret için bir hastanın yanına girdiğinde ondan senin için dua etmesini iste. Zira onun duası, meleklerin duası gibidir.”(İbn Mâ-ce, Cenâiz, 1) tavsiyesinde bulunmaktadır. Sonuçta ziyaret eden de ziyaret edilen de hayır dua ile ferahlamaktadır.

        Rahatsızlandıklarında, mesafeye bakmaksızın yaya olarak veya binitle ashâbını ziyaret eden Peygamberimizi, hasta olup yatağa düştüğünde de ashâbı ziyarete gelmişlerdir. Ancak o şartlarda bile Allah Resûlü, ashâbını motive etmekten geri kalmamıştır. Nitekim rahatsız landığında kendisini ziyarete gelen Abdullah b. Mes'ûd, “Çok ızdırabın var. Bu durum senin için iki kat ecre vesile olacaktır.” dediğinde Hz. Peygamber şöyle cevap vermiştir: “Evet. Başına bir sıkıntı gelen hiçbir Müslüman yoktur ki Allah (bu sıkıntı sebebiyle) ağacın yapraklarının dökülmesi gibi onun günahlarını dökmesin.”(Buhârî, Merdâ, 2)

        Sevgili Peygamberimiz müminin başına gelen herhangi bir bela veya rahatsızlığın onun günahlarına kefaret olacağını belirtmiştir. Hatta Enes b. Mâlik'le birlikte, gözünden rahatsız olan Zeyd b. Erkam'ı ziyarete gittiklerinde, “Eğer gözün deki bu rahatsızlık devam eder de sen de sabre dip karşılığını Allah'tan beklersen, kesinlikle Yüce Allah'a günahsız bir şekilde kavuşursun.” müjdesini vermiştir.

        Yüce Allah'tan gelen musibetlere sabreden, hatta daha zor durumdaki kullara bakmak suretiyle hâline şükreden kişi geçmiş günahlarından kurtulma şansını da yakalayabilmektedir. Peygamberimizin arkadaşlarından Şeddâd b. Evs bir hastayı ziyarete gittiğinde, “Günahlarına kefaret olduğu ve hataların döküldüğü için sevin. Zira ben Resûlullah'ın Allah'a ait şu cümleleri naklettiğini işittim: 'Ben kullarımdan mümin bir kulu bir sıkıntı ile denediğimde, onu denediğim sıkıntıya karşılık bana şükrederse, annesinin onu dünyaya getirdiği gün gibi hatalarından arınarak yattığı yataktan kalkar...' ”(İbn Hanbel, IV, 124)

        Hz. Peygamber'in oluşturduğu bu bilinç, derdi de devayı da verenin Allah olduğunu unutmayarak sabretmeyi gerektirmektedir. Ancak o bir taraftan da, “Tedavi olun.” buyurmaktadır. (Ebû Dâvûd , Tıb, 11) Hatta, “Tedavi olmasak bize günah olur mu?” diye soran insanlara Hz. Peygamber şu ceva bı vermiştir: “Allah'ın kulları! Tedavi olun. Zira Yüce Allah yaşlılık dışında bir dert verdiyse, mutlaka beraberinde şifa (sını) da vermiştir.”(İbn Mâce, Tıb, 1)

        Resûlullah'ın sünnetine uygun bir yaklaşımla, hastalık nimete dönüştürülebilir. Hastaya verilecek moral, onun kendisini toparlayarak hastalığı yenmesini sağlayabilir. Dua edip iyileştiğinde yapabileceği hayırlı işleri ona hatırlatmak, sonraki hayatına yön verebilir. Ölümü temenni etmemesini tavsiye etmek suretiyle hastayı hayata tutunmaya özendirmek de çok önemlidir. Sahâbî Habbâb b. Eret, kendisini ziyarete gelen Hârise b. Mudarrib'e; “Hastalığım çok uzadı. Ben Resûlullah'ı (sav), 'Ölümü istemeyin.' derken duymasaydım, (kurtulmak için ölmeyi) isterdim.” demiştir. Bu nedenle karşılığını Allah'tan bekleyerek teslimiyeti ve sabrı tercih etmeyen huysuz hastalar Hz. Peygamber'i rahatsız etmiştir.

        Nitekim ziyaretine gittiği bir bedevîye, hastalığının Allah'ın izniyle hataları için kefaret ve arınma vesilesi olacağını anlattığında, hâlinden hayli şikâyetçi olan yaşlı adam huysuzluk yapmış ve yakalandığı bu ateşli hastalığın onu ölüme götüreceğini söylemiştir. Bundan rahatsızlık duyan Hz. Peygamber (sav), “Peki, öyle olsun.” demiştir. (Buhârî, Merdâ, 10)

        Ziyaret ettiği hastanın yanına yaklaşmayı, elini hastanın alnına veya elinin üzerine koymak suretiyle hastanın nasıl olduğunu sormayı tavsiye eden Hz. Peygamber, hastanın canının çektiği bir şey olursa onun karşılanmasını istemiştir. Bir defasında ziyaretine gittiği hastaya, “Bir şey ister mi sin? Çörek yemek ister misin?” diye sormuş, hastanın “Evet.” demesi üzerine de onun isteğinin yerine getirilmesini istemiştir. (İbn Mâce, Tıb, 2)

        Ziyaret ettiği bir başka hastaya, “Canın ne çekiyor?” diye sormuş, adam, “Buğday ekmeği istiyor.” diye cevap verince Hz. Peygamber (sav) yanındakilere, “Kimde buğday ekme ği varsa kardeşine göndersin.” demiştir. Ardından da “Birinizin hastası bir şey yemeği arzuladığı zaman onu kendisine yedirsin.” buyur muştur.(İbn Mâce, Cenâiz, 1)

        Allah Resûlü, iştahı olması durumunda hastanın istediğini yedirmeyi tavsiye ederken, istemediğinde bir şey yemeğe de zorlanmaması gerektiğini belirtmiştir. Öte yandan ziyaret ettiği hastada iyileşme belirtisi görülmediğinde, bunu bir musibet olarak değerlendirmiş ve “...Biz şüphesiz Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz.”(Bakara, 2/156) diyerek, yakınlarına meta netli olmaları gerektiğini hatırlatmıştır. Ayrıca, “Allah kime hayır vermeyi murad ettiyse, onu musibetlerle imtihan eder.”(Buhârî, Merdâ, 1) ifadesiyle, ilâhî iradeye teslimiyeti önermiştir.

        Müminlerin birbirleri üzerindeki en temel haklarından biri olarak mütalaa edilen ziyaretleşme, hastalık durumunda daha özel bir anlam ifade etmektedir. Bu durum İslâmî açıdan toplumda iyi insan olmanın da bir göstergesi olarak kabul edilmiştir. Hz. Ömer, yanına gelen insanlardan, bölgelerindeki idarecilerin hastaları ziyaret edip etmediğini soruşturmuştur. Öte yan dan ziyaret etmek bir erdem olarak görülürken, ziyarete lâyık olabilmek de bir şeref olarak değerlendirilir. Bu nedenle büyük sahâbî Abdullah b. Amr içki içmek gibi dinen yasaklanan davranışları sebebiyle hastalananların ziyaret edilmemelerini istemiştir. İbn Abbâs da kader hakkında ileri geri konuşan insanların hastalandıklarında ziyaret edilmemesini tavsiye etmiştir. Açıkçası bir kişiye ziyaretin kesilmesi, toplumsal bir yaptırım ve dışlama aracı olarak görülmektedir.

        Kardeşlik hakkı olan, ziyaret edilene moral veren ve toplumsal dayanışmayı sağlamlaştıran hasta ziyareti, ziyaret edene de âhireti hatırlatacak, dolayısıyla fırsat elinde iken kişinin kendi hayatına çekidüzen vermesine yardımcı olacaktır. Hastalık gelmeden önce sıhhati ganimet bilmesi gereken insanoğlu, hasta ziyareti sayesinde sıhhat ve afiyetinin kıymetini takdir edebilecektir. Kısacası hastalara karşı duyarlı olmak, ziyaret eden açısından bir erdem ve tefekkür, ziyaret edilen açısından ise bir hak ve onur vesilesidir.

KAYNAK: HADİSLERLE İSLAM


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —