Necmi ÜNLÜ


GIYBET VE HÜSN-Ü ZAN

"... Ya da yarısı dolu bir bardağın boş kısmını gösterip “Bardağın yarısı boştur!” demek—yerine göre—gıybet; dolu kısmını gösterip “Yarım bardak su var!” demek hüsn-ü zandır. Gıybet haramdır. Hüsn-ü zan helâldir..."


                Gıybet, Müslümanın arkasından hoşuna gitmeyecek ölçülerle konuşmaktır. Hüsn-ü zan ise, Müslümanın davranış ve hareketlerini iyiye yormaktır. Bir başka ifâdeyle Müslümanın hareketlerini kötüye tevil etmek gıybet, iyiye tevil etmek hüsn-ü zandır. Veya Müslümanı arkadan çekiştirmek gıybet, arkadan davranışlarında aslında yanlış anlaşıldığını, niyetinin kötü olmadığını, öyle yapmak istemediğini... vs belirtmek ve iyiliğine şahitlik etmek hüsn-ü zandır. Ya da yarısı dolu bir bardağın boş kısmını gösterip “Bardağın yarısı boştur!” demek—yerine göre—gıybet; dolu kısmını gösterip “Yarım bardak su var!” demek hüsn-ü zandır. Gıybet haramdır. Hüsn-ü zan helâldir.

                Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “Ey îman edenler! Zannın çoğundan sakınınız. Zîra zannın bir kısmı günahtır. Bir birinizin günahını araştırmayınız. Bir kısmınız bir kısmınızı gıybet etmesin. Sizden biriniz ölü kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı? Ondan tiksinirsiniz! Allah’tan sakının. Şüphesiz Allah tövbeleri daima kabul eden ve acıyandır.” 1

                Bu âyette sakınılması emredilen “zannın çoğu”ndan maksat gıybettir. Müslümanların birbirlerinin gizli ve özel hallerini ve günahlarını araştırmaları ve birbirlerini çekiştirmeleri haramdır. Çünkü öyle günahlar vardır ki, kul ile Rabb’i arasında bir sırdan ibârettir. Kul pişman olmuş; Rabb’i setretmiştir, yani örtmüştür. Kul nedamet duymuş; Rabb’i bağışlamıştır. Kul tövbe yapmış; Rabb’i affetmiştir. Üçüncü bir şahsın araya girip, kulun günahlarını tek yanlı ve keyfî olarak deşifre etmesi İlâhî hikmete,  rahmete, mağfirete ve muhabbete uygun değildir. Cenâb-ı Hakk’ın bir ismi Settâru’l-Uyûb’dur (ayıpları örtmek) ve bu isim kullarının günahlarının gizli kalmasını ve ifşâ edilmemesini gerektirir. Gıybet ise bu İlâhî sır ve hikmetle bağdaşmaz ve çelişir.

                Cenâb-ı Hakk’ın “zannın bazısı” ifâdesiyle hâriç tuttuğu kısım ise, bardağın dolu kısmı olan hüsn-ü zandır ki, günah değildir, teşvik edilmiştir, hayırdır, feyiz vericidir, sevaptır.

                Bedir muhârebesi mücâhitlerinden Ka’b bin Mâlik (ra) Tebük harbinde İslâm ordusundan geri kalmış, daha sonra da harbe iştirak etmemişti. Tebük’e varıldığında Allah Resûlü (asm): “Ka’b bin Mâlik nerede?” diye sorunca, orada bulunan bir adam: “Kibirle cübbelerine bakıp durması onu savaştan alı koydu!” dedi. Buna ilk tepki gösteren Muâz bin Cebel (ra) oldu ve: “Ne çirkin şey söyledin! Yâ Resûlallah! Biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz!” dedi.

                Dipnotlar:

                1- Hucûrât Sûresi, 49/12.

YAZARLAR