Mustafa KAYA


ENKAZ, İYİLİK VE İYİLER


               Unutmayalım, unutturmayalım deriz çoğu kez… Acılar kolay unutulmuyor yüreklerini yakanlar için… Bizim gönlümüzü ve göğsümüzü yaktı son deprem. Her bir hikâyede hem umudu hem umutsuzluğu gördük geleceğimize dair.

               Kötü örnekler vardı deprem sonrasında. Ama iyi örnekler çok çok fazla idi. İyilikler nedense hem daha az paylaşılıyor hem de daha az dikkat çekiyor. Ve ilginç gördüğüm bir şeyi söyleyeyim; kötülükler ve kötülükleri paylaşanlar gözümüzün içine içine sokanlar fazla olsalar da iyiler ve iyilikler kadar kabul görmüyor hamdolsun toplumumuzda. Ve hâlâ dimdik ayaktayız. Yok hayır! Biz hep iyilikleri ve hep iyileri muhatap aldığımız için değil bu tespitim. Öyle olmasaydı bu depremde bu kadar insana bu kadar çok insandan, bu kadar çok iyilik yapılır mıydı? Sloganik olacak ama “Yaşasın iyilik ve iyiler!” Allah iyileri başımızdan eksik etmesin! Allah neslimizi, çoluğumuzu, çocuğumuzu; ceddimiz, dedelerimiz, atalarımız gibi iyilerden ve iyi insanlardan oluştursun! 

               Bugün üniversitedeki arkadaşlarımızın oluşturduğu sosyal medyadaki platformda okuduğum ve paylaşmak için arkadaşımdan da izin aldığım bir yazıyı paylaşacağım. İlk günün akşamında gittiği deprem bölgesi ile ilgili tespitlerini anlatacak sizlere. Onun için ümit varım. Elbette kötülük ve kötüler var. Hz. Âdem’den bu yana var olduğu gibi kıyamete dek de var olacak. Ama biz iyiliği yayacağız. Çünkü dinimiz ve davamız iyilerin ve iyiliklerin hâkim olacağını söyler. O halde yayalım iyiliği ki; iyiler hâkim olsun dünyaya! 

               Hüseyin Kader isimli arkadaşın tespitlerini aynen paylaşıyorum. Sonra ben buradayım.

               “DEPREM BÖLGESİNDE NELER GÖRDÜM”

               6 Şubat 2023 sabah saat 04.17’de Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7,7 ve aynı gün saat 13.24’te Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğündeki iki büyük deprem 11 ilimizde yaşandı. Milletçe hepimizi etkiledi. Yüreklerimiz yandı.

               Şu ana kadar depremde vefat edenlerin sayısı 43.556’ya yükseldi. Vefat eden tüm kardeşlerimize yüce rabbimden rahmet niyaz ediyor, yaralı kardeşlerimize şifa temenni ediyorum.

               Aziz Milletimizin başı sağ olsun.

               “Asrın Felaketi” olarak yaşadığımız dep rem sonrasında bölgede olmaya, depremzede lerin yanında durmaya gayret ettik. 

               Peki, bu şahitlikte neler gördüm?

               Devletimizin tüm kurumlarıyla milletimize hizmet etmek için zamanla yarıştığını ve canhıraş bir şekilde çalıştığını gördüm.

               Vakıf, dernek, sendika, STK, birlik, belediye, oda, cemaat, tarikat, cemiyet ve sivil inisiyatiflerden onlarca gönüllü grupların hayırda birbiriyle yarıştıklarını gördüm.

               Acıyı, yüreğine katık edenleri gördüm.

               Bir anda bütün varlığını kaybeden, sevdiklerini toprağa veren metanetli gönüller gördüm.

               Elinde bir tas çorbayla verdiğine şükür diyen, hamt eden inançlı insanlar gördüm.

               Hayatın anlamının maldan, mülkten ibaret olmadığını, canımız sağ deyip akrabalarını, sevdiklerini ebedi âleme uğurlayan, “o verdi, o aldı diyen” mütevekkil yüzler gördüm.

               Ağlamaktan gözyaşları kurumuş buğulu gözler gördüm.

               İmanını, inancını haykıran, ellerini semaya kaldırıp dua eden eller gördüm.

               Yaşadığı güzel hatıraları, hayatı, canlarını enkazda bırakıp şehri terk eden, umuda koşan, tekrar ümitle hayata bağlanmak isteyen insanlar gördüm.

               Birbirini hiç tanımayan, hayatında yan yana bile gelmemiş ve belki de gelmeyecek insanların aynı mezarlıkta yan yana gömüldüklerini gördüm.

               Yardım etmek için, bir can daha kurtarmak için, sevgiyle bir eli tutup hayata bağlamak için cennette koşan hayırlı gönül erlerini gördüm.

               Herkesin aynı tencereden bir tas çorba, bir parça ekmek almak için sıraya girip beklediklerini gördüm.

               Zengin, fakir, amir, memur, ast, üst ve isimlerin yanında bulunan sıfatların bir anlamı olmadığını, herkesin eşit olduğunu ve insan olduğunu gördüm.

               Dillerden duaların düşmediğini, “Allah hepinizden razı olsun, acımıza, hüznümüze ortak oldunuz, koşa koşa geldiniz” diyen diller gördüm.

               “Hayatımızda birçok plânımız vardı, çocuklarım evlenecekti, üniversiteye gidecekti, birlikte güzel günler yaşayacaktık” diyen, hayallerini söyleyen, duygularını anlatan, sarılıp ağlayan yüzler gördüm.

               Öfkenin acıyla harmanlandığı, sabrın iliklere kadar yaşandığı, birbirine dayanmanın, birlik olmanın, kardeş olmanın, sevmenin ne kadar güzel olduğunu gördüm.

               Bir tas çorbanın, bir bardak suyun, bir bardak çayın, ne büyük bir nimet olduğunu gördüm.

               Tuvaletin, el yıkmanın, duş almanın, bir yastığa baş koymanın ne büyük bir imkân olduğunu gördüm.

               Vicdanın ve merhametin, sevgi ve saygının, sabır ve metanetin, acıların paylaşıldığını, başkalarının acılarını duyabilmenin bizi insan yaptığını gördüm.

               Sosyal medyada yayılan yalanların deprem bölgesinde hiçbir karşılığının olmadığını gördüm.

               Tedbirli olmanın ne kadar önemli olduğunu, böyle de oluversin demenin yanılgısını, yapılan tüm işlerin hakkaniyete uyması gerektiğini, doğru iş yapmanın erdemini, sorumluluğumuzun omuzlarımızda bulunduğunu, yitip giden canların önce tedbire sonra takdire bırakılması gerektiğini gördüm.

               Yaşadığımız bu deprem afetinde o bölgede yaşayan tüm insanlarımızın bir anda “afetzede” olduğunu gördüm.

               Cepte olan paranın bir işe yaramadığını, bir şey satın alınamayacağını, kardeşinde olanın bölüşüleceğini ve gönülden yapılan ikramlara “bu bana yeter” diyen yüce gönüller gördüm.

               Hikmetinden sual olunmaz, bunda da bir hayır vardır diyen, teslimiyet sahibi, imanlı müminler gördüm.

               Sofraya oturmanın, birlikte paylaşmanın, sevgiyle sarılmanın, muhabbetle kucaklaşmanın, seni seviyorum diyebilmenin, mütebessim bir yüzün, güzel bakan bir gözün, söylenen güzel bir sözün, hatıralar biriktirmenin, iyilik yapmanın, ahlaklı olmanın, hayırda bulunmanın, ne kadar paha biçilmez bir erdem olduğunu gördüm.” diyor arkadaşım. Ne de güze demiş!...

 

               Gene sosyal medyadan fakat daha anonim bir paylaşım ile bu haftayı tamamlayalım mı? Sıkı durun ama çok etkileneceksiniz. Sizi bilmem ama ben çok duygulandım ve etkilendim.                Enkaz tespitleri: 

               “Elli beş saat avucunu sıkmadan muhabbet kuşunu tutan çocuktan GÜVENİ”, 

               “Seksen sekiz saat sonra bulunduğunda ‘önce kedimi kurtarın!’ diyen çocuktan MERHAMETİ”,

               “Yetmiş sekiz saat sonra kurtarılırken ‘enkazdan çıkamam, çıkarsam babam sıkışır’ diyen gençten SEVGİYİ”,

               “Doksan saat sonra çıkartıldığı halde ‘daha muayene olmadım suyu içemem!’ diyen çocuktan BİLİMİ VE TERBİYEYİ”,

               “Altmış bir saat sonra ‘önce anneme bakın, sesi kesildi!’ diyen sekiz yaşındaki çocuktan EVLAT OLMAYI”,

               “Anında umre parasını depremzedelere gönderen Sındırgılı, hayalini yardıma tercih eden amcadan KARDEŞLİĞİ VE ADAMLI ĞI”, 

               “ ‘Odunlarınızı, yorganlarınızı koydum yavrularım!’ diyen seksen yaşındaki Amasyalı nineden ANALIĞI”,

               “ ‘Bunu da başkalarına verin, onlar da nasiplensin!’ diyen otuz iki yaşındaki üç çocuk annesinden PAYLAŞMAYI VE İNSANLIĞI”,

               “Gece gündüz canla başla deprem bölgesinde çalışan insanlardan GARDAŞLIĞI, YARDIMSEVERLİĞİ, İNSANLIĞI VE EMPATİYİ” gördük. Öğrendik ve öğreteceğiz.

Son olarak içinde bulunduğum eğitim camiasına anlamlı bir sorum olacak: Neden her gün, her kademedeki öğrencilerimize ve her öğretmenimiz iyi bir örnek olay anlatmıyor? Ama her gün ve her branştaki öğretmen… Gene içinde bulunduğum veli camiamıza da bir ara sıra gelecek..

YAZARLAR