Mustafa KAYA


EĞİTİME BAKIŞTA, ZORLANILAN AÇI


               Başlığı görüp de heyecanlanmamak ne mümkün değil mi? Vurguyu başlıktan tam yapalım ki baştan sona anlatmak istediğimizi, anlamak isteyen, anlamaya hevesli olarak okusun. Yoksa maksadımız dikkat çekmek değil.

 

               Hakikaten ağlanacak halimize çoğu zaman gülüyoruz. Psikolojik vakıa(olay) olarak “ sinirim boşaldı.” cinsinden bir cümle değil benimkisi. Sosyolojik olarak, uzun süren bir süreçten sonra herkesin kabul ettiği bir düzelme ya da düzeltme veya daha da fazlası reform yapılması için bir gayret sarf edilmiyorsa, bize ne yapmak düşer? Hemen yanlış anlaşılmasın iş resmi çerçevenin de dışında. Demokratik hak ve özgürlük bağlamında resmi çerçevenin sıkıştığı ve/veya kıpırdayamadığı konu olduğu için resmi olarak durum zor. Biraz sonra anlatacağım konularda bakanlık genel bir çalışma yapmasına, yolları buna göre döşemesine ve tavsiye/teşviklerde bulunmasına rağmen maalesef halkımız ikna edilemedi/edilemiyor. En önce ve özeleştirel olarak eğitim dünyamızdaki veliler kendisi için uygun bulmadı ki; eğitim dünyasının dışındaki halk ne yapsın! diyen bir veliye ne diyeceğimi şaşırdım.

 

               O halde konuya gireyim. Etkisi konusunda küçük görüş ayrılıkları olmasına rağmen, birçok düşünürün ve eğitim uzmanının en temelde gördüğü ve Türkiye’deki eğitimde verimliliğin artırılmasının şartı kabul ettiği konu: eğitimde velilerin yeterince bilinçlendirilmediği hususudur. İki yazı öncesinde okulaile-çevre üçlüsünün klasik olarak kabul edildiğini buna sanal dünyanın eklenerek dörtlü mahşer atlısı oluşturduğunu ifade etmeye çalışmıştım. Eğitimi sadece akademik bilgi yükleme olarak görmez isek; aile, çevre ve sanal dünyanın eğitimdeki etkisi okuldan kat be kat fazladır. Hâlbuki toplumumuzun çoğu, “saldım çayıra Mevla’m kayıra!” anlayışı ile “okulsa okul, para ise para, özel ders ise özel ders, çocuğum ne istedi de vermedik.” Diyen toplumun çoğunluğuna sahip bir ülkede yaşıyoruz. Ailenin çocuğunun eğitimine katkısının hamilelik döneminde başladığını kabul etmeyen bir eğitim metodolojisi yaşamıyor artık. Hadi ebeveynin evlenmeden önceki kültürel ve genetik birikimini bir tarafa bıraktık, peki bundan sonrası için doğurduğu ve doğurmasına vesile olduğu çocuğu için fedakârlıkta bulunmayacak mı? Hayatını, millete ve memlekete faydalı bir fert yetiştirmek için değiştirmeyecek mi? 

 

               Bakın daha önce de belirtmiştim, bizim en büyük yanılgımız okul çağına kadar çocuk için “laylaylom”, okul çağından okul çağı bitinceye kadar: okul bilgi versin, memur yapsın, öğretsin, adam etsin vs. anlayışı ile meyvenin olgunlaşmasını bekler gibi beklemek. Bu oldukça yanlış bir anlayış. Çünkü senin oluruna bıraktığın bir nesne değil, bir insan. İşin daha sonrası öngörülemez oluyor artık. Çocuklarımıza sevgimizi ölünceye kadar sürdürüyor ve beklediğimiz saygıyı ömür boyu istiyorsak, onların eğitimine desteğimizi ve onlara tavsiyelerimizi ömür boyu sürdürebilmeliyiz.

 

               Doğru bilinen yanlışlar başlığı ile zaman zaman sosyal medyada, zaman zaman kitaplarda uzun bir liste görüyoruz. Listenin başına; eğitimde fabrikasyon diye bir şey yoktur diye de yazmalıyız diyorum. Okula gelen her çocuk tornadan geçerek fabrikanın çıkış kapısından istenen şekilde mezun olacak diye bekleyenler daha çok beklerler. Her çocuğun kendine özel durumlarının olduğu, zeki olsa dahi çalışmasının gerekliliği ve velisinin sosyal ve ekonomik duru mundan ailevi problemlerine kadar birçok faktörün çocuğun eğitimsel gelişimini etkilediğini dolayısı ile okuldan mezun olduktan sonra sizin istediğiniz şekilde değil tüm bu faktörlerin istediği şekilde ve bunların sentezi olacağını bilmeliyiz diyorum. Bu konuda velileri bilgilendirmeliyiz diyorum.

 

               Hasılıkelam eğitim ile ilgili aşılamayacak problemimiz yok. Eğitim sistemimizi şekillendiren irade başta olmak üzere eğitim çatısı altında yaşayan bileşenlerden aile, çevre ve sanal dünya üzerine düşen görevi yapması gerekiyor. Herkes suçu veya yapılması gerekeni başka bir güce ihale ederse sürüncemede bir anlayışla devam ederiz.

 

               “Beyaz zambaklar ülkesinde” kitabını okudunuz mu bilmiyorum ama bazen bir kahraman çıkar ülkeyi güllük gülistanlık hale çeviriverir. İyi giden birçok konuya ve iyi planlara rağmen söylediklerimin de göz ardı edilmemesi adına başta eğitim camiasının göbeğindeki bizler olarak velisi, sanal dünyayı şekillendirenler, devletimiz çalışacağız. Ve inanın başaracağız. İhalarda, sihalarda ve son yılardaki tüm teknolojik gelişmelerde olduğu gibi.. 

 

               Hadi kalın sağlıcakla…

YAZARLAR