
Sakin, küçük bir cadde.
İki yanında
Sıra sıra doğu çınarları,
Yeşil, yemyeşil…
Ben Yunus’un eliyim, diyen yaprakları,
Ben Bektaş Veli’nin kucak açan kolları.
Ben doğu çınarı,
Ben, yaşamanın,
Nefes borusu,
Ben doğu çınarı,
Ben sevgili,
Ben onda vücut bulmuş,
Dost yüzlüyüm,
Ben teneffüslerde,
Gezip tozalım,
Yar olalım diyen
Dost yüzlüyüm.
Ben sana aşık,
Sen taşımaktan acizken o kutlu sevdayı,
Ben, hayatımın amentüsü saydım onu, senelerce…
Ve tam unutmak üzereyken seni,
Çıkıp geldin sen,
Yine bağladın beni,
Esir ettin, gecemi gündüzümü.
Köçekler oynayıp geçmişken,
Günün her saatinde, her dakikasında,
Hayallerimdesin.
Bir sona doğru akıp giderken ömrüm,
Günün her saatinde,
Her dakikasında,
Yüreğimin taa içindesin.
Bir sona doğru
Akıp giderken ömrüm,
Çalan telefonumun zilindesin.
Sen, ah sennn!
Unutmak üzereyken ben seni,
Sararıp solmaya,
Yüz tutmuşken tekmil doğu çınarları,
Dayamak üzereyken çama tüfeğini,
Neden geldin sebepsiz…
Sen,
Sen çıkıp gitmişken bile anılarımdan,
Neye sebep geldin,
Neye sebep zehir ettin,
Hayatımı?
Sen var ya sen,
Çok ettin,
Çok çektirdin bana,
Zehir zıkkım ettin gecemi gündüzümü,
Sen de yanasın cehennem ateşlerinde…
Eylül 2025 / Salihli