Namık Kemal ERDEM


DEMİRCİ DEPREME HAZIR MI?


Fay hatları sessizce uzanır, raporlarda rakamlar sıralanır ama gündelik hayatın telaşı içinde biz bunları unuturuz.

DEMİRCİ, yıllardır sakinliğiyle bilinen bir ilçe. Hayat burada kendi ritminde akıyor.
Ama doğa, insanın ritmini değil, kendi ritmini takip ediyor.
Doğa, bize düşen soruyu açıkça sormaktadır.

Demirci Depreme hazır mı?

Belki içimizde bir cevap var ama yüksek sesle söylemek zor geliyor.
Bakın Sındırgı’ya, Simav’a…
Neredeyse her hafta yer sarsılıyor, yerin derinlerinden bir şeyler ses veriyor.
Bu iki ilçedeki her hareket, her deprem bizim topraklarımızdan bağımsız değil.
Coğrafya komşudur; sarsıntı sadece sınırlar içinde kalmaz.
Sındırgı sallandığında Demirci bunu hisseder,
Simav uyandığında Demirci de geceyi yeniden düşünür.
Ama DEMİRCİ’MİZDEN bahseden var mı? Yok.
Gerçekten bir gün o sarsıntılar bize ulaştığında aynı sessizlik olacak mı?
İşte bu nedenle kendimize dönüp sormalıyız...

Toplanma alanlarımız gerçekten işlevsel mi?
Yoksa sadece haritalarda, raporlarda, sunumlarda mı var?
Bir afet anında yüzlerce kişi o alanlara yöneldiğinde; bu alanlar yeterli, ulaşılabilir ve güvenli mi?
Peki resmi kurumlarımız bu konuda ne kadar hazırlıklı ?
Plânlamalar kağıt üzerinde mi kalıyor ?
Tatbikatlar gerçekten öğretici mi ?
Son büyük tatbikatı kaç kişi hatırlıyor?

Mahallelerimizde kim yaşlı, kim engelli, kim yardıma muhtaç…
Bu bilgi kim de?
Sorumluluklar kimler de?

Ve en temel soru:
Demirci olarak Depreme hazır mıyız?

Demirci’nin sokaklarında geçmişin izleri, insanında dayanışmanın sıcaklığı var.

Bir elin uzandığı yerde hemen bir diğeri vardır.

Ama bir afet olduğunda bizler ne yapacağımızı gerçekten biliyor muyuz?

Toplanma alanımız nerede, oraya nasıl ulaşacağız?

Cep telefonlarımız sustuğunda, elektrikler kesildiğinde, karanlık çöktüğünde…

Demirci halkı o ilk 72 saatte ne yapacak, kime ulaşacak, nasıl dayanacak?

İlk 72 saat, afet sonrası hayatla ölüm arasındaki en kritik süredir.
O anlarda dışarıdan gelecek yardım henüz yola çıkmamıştır.
İşte o zaman kendi gücümüze, kendi düzenimize, kendi hazırlığımıza bakarız.
Biz Demirci’de gerçekten o düzeni kurabildik mi?

Kurumlarımız  ve vatardaşlarımız birbiriyle  uyum içinde mi?
Belediye, sağlık ekipleri, emniyet, gönüllülerimiz vs.…
Bir senaryoda her biri ne yapacağını biliyor mu?
Kurumlar arası koordinasyon, bir cümlenin içinde kaybolmamalı yaşadığımız sokakta, çalıştığımız kurumda, oturduğumuz mahallede hissedilmeli.

Peki ya barınma alanları?

Bir sarsıntı sonrası evlerimize giremeyeceğimizi biliyor muyuz?
Çocuklar, yaşlılar, hastalar…
O insanların güvenle kalabileceği, ısınabileceği, su bulabileceği alanlar nerede?

Bu soruların cevabı sadece “var” demekle bitmez, önemli olan kaç kişi sığar, nasıl yaşar, ne kadar dayanır sorularına da hazır olmalıyız.

Toplanma alanlarımız daha belirgin ve güvenli olmalı.  Okullarımızda, Yurtlarımızda öğrencilerimiz ve vatandaşlarımız bilinçlendirilmeli.

1969 ve 1970 Yıllarında Demircimizde yaşadığımız Depremler unutulmamalı...

Afet kapıya geldiğinde değil, bugün — bu satırları okurken — hazırlıklarımız başlamalı.

Balıkesir’in ilçesi SINDIRGI;  Kütahya’nın ilçesi SİMAV sarsıldığında Manisa’nın ilçesi DEMİRCİ’de Depremi ŞİDDETLİ hissediyor.

Çünkü coğrafya ortaksa, kader de ortaktır.

Unutmayalım:
Hazırlıklarımız devam etmeli,  Kamu kurum ve kuruluşlarımızın binaları ile zarar gören vatandaşlarımızın binaları yeniden gözden geçirilmeli.

Ve o büyük soru hâlâ önümüzde duruyor:

DEMİRCİ OLARAK 
DEPREME 
HAZIR MIYIZ?


 

YAZARLAR