Bundan yıllar öncesi bir anne ve oğlu varmış.
Cahillik pek çok, okullar ise uzaklardaymış.
Annesi demiş, oğlum benim gibi cahil kalmasın.
Bilgili olsun, uzakta olsa da bilgiler alsın.
Yarım kalan eğitimini tamamlasın diye kafileye salmış.
Kitaplarını, giysilerini de yükleyerek bir hayvana sarmış.
Giderken kafile yorgun, argın yarı yolda.
Soyguncular korkusu varmış sağda solda,
Derken korkulan olmuş, çıkmış eşkiyalar.
Şaşırıp korkmuşlar, binekliler ve yayalar.
-İndirin yüklerinizi kıpırdamayın görürsünüz.
Eğer kıpırdayıp, karşı koyarsanız ölürsünüz.
Bizim küçük Talip irkilmiş, çok fena korkmuş.
Ama ilim almaya giderken bu iş hesapta yokmuş.
-Ne var? Hayvanında yükün nedir? Demiş birisi.
Talip mırıldanmış – Kitaplarım birazı da giysi.
-Sen nereye gidiyorsun, söyle bakayım? Deyince
-Okumaya, demiş Talip, bilgin olayım dönünce.
-İndirin bunun yükünü de, demiş çete başı
Acımak yok ki Talip’e, küçük olsa da yaşı.
-Kitaplarımı bari almayın, onlar benim her şeyim!
-Ben onlarsız bilgiyi, kimden nasıl edinebilirim?
Adam haykırınca Talip başlamış ağlamaya
-Yapmayın, ben ne derim, köyüme, sonra anama
Çete başı gülmüş, sesi dağları, taşları çınlatmış.
Talip korkudan hayretle, adama bakakalmış.
-Sen demiş kitaplarını kafana yükleyeceğine,
Katırına yüklemişsin bu telaşın hey oğlum niye?
-Kafana yükleseydin hiç böyle üzülmezdin!
-Kitap ve katırının önüne bu şekilde gerilmezdin.
Talip’in kitaplarını almışlar hayvanından
Yolda giderken üzülmüş, hem de ağlamış kahrından
Bir yandan çete başının söyledikleri hatırında
Hiçbir şeyi kalmamış tümden katırında.
Doğru söylüyor, bu adam hem olsun çete başı.
Hâlâ hatırında etrafı çınlatarak gülüşü ve haykırışı.
Büyük ders olsun, bundan sonrası bana.
Çalışarak yüklemeliyim, hep hitaplarımı kafama.
Yoksa soyguncular bir daha alırlar kitaplarımı.
Ancak verdiğimde alırlar, bildiklerimi ve kafamı.
RIZA ÇAKICI (Emekli Öğretmen)
