Emrah GENÇER Demirci Vaizi/ Demirci İlçe Müftülüğü


Aileyi Güçlendiren Değerler


Aile, insanın duygusal dünyasının temel taşlarını oluşturan en önemli kurumdur. Hepimizin kalbinde farklı bir anlam taşısa da aile, aslında ortak bir paydada buluşur: huzur. Ancak huzurlu bir aile sadece sevgi ve bağlılıktan ibaret değildir. Mutlu bir aile için güven, iletişim ve empati vazgeçilmez unsurlar arasında yer alır. Güven olmadan sevgi kök salmaz, iletişim olmadan sorunlar çözülemez, empati olmadan da kimse kendini değerli hissetmez. Bu üç temel taş üzerine kurulan yuvalar, zamanla hayatın fırtınalarına karşı sağlam kalabilen kalelere dönüşür.

Elbette ideal aile tanımı kişiden kişiye değişebilir. Kimi için sıcak bir sofra, kimi için birlikte geçirilen kısa ama anlamlı vakitler ailenin mutluluğunu temsil eder. Fakat temel değerler her durumda aynı kapıya çıkar: saygı, anlayış ve dayanışma. Bugün aileyi konuşurken, onu yalnızca bir kan bağı değil; gönül bağı olarak da görmemiz gerekir. Çünkü aile, insanın dünyada kendini en çok ait hissettiği yerdir. Belki de bu yüzden aileyi güçlü kılmak, sadece bireylerin değil toplumun da geleceğini aydınlatır. Zamanımız güllük gülistanlık geçerken bir de bakmışız ki beklenmedik bir olay çıkmış, tartışmalar başlamış. Bu durum aslında her ailede yaşanması son derece doğal bir haldir. Ancak önemli olan, bu tartışmaların aile bağlarımıza zarar verecek bir noktaya ulaşmamasıdır. İşte tam da bu sebeple, aile bağlarımızı daima güçlü tutmak için bazı değerlere sıkı sıkıya sarılmamız gerekir. Göz aydınlığı ve mutluluğun kaynağı olabilecek bir evliliği güçlendiren temel değerlerden bazıları şu şekilde sıralanabilir:

Sevgi; evliliği güçlü kılan en temel unsurlardan biri, eşlerin birbirine duyduğu sevgidir. Ancak bu sevgi, sadece evliliğin ilk günlerinde yaşanan heyecanla sınırlı kalmamalı; bakış, dokunuş, paylaşım ve fedakârlıklarla beslenerek olgunlaşmalı ve canlılığını daima korumalıdır. Hz. Peygamber’in hayatından nakledilen bir olay da bu gerçeği bize gösterir.   Bir gün Farslı bir komşusu kendisini yemeğe davet eder. Resûlullah (sas), yanında Hz. Âişe’nin de davetli olup olmadığını sorar. Komşusu ilk iki seferde “Hayır” deyince daveti kabul etmez. Üçüncüde “Evet” cevabını alınca Hz. Âişe ile birlikte davete icabet eder. [1] Bu yaklaşım, eşlerle hayatı hem sosyal hem de duygusal olarak birlikte paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu demek değil ki her davete eşlerimizle gidelim. Ailemiz ile katılma durumu mümkün olan davetlere icabetin kastedildiği ortadadır.
Sadakat; evliliğin en önemli sığınağı şüphesiz sadakattir. Sadakat; sözün zihinle, davranışın düşünceyle uyumudur. Kalbe şüphe düşürmemek, duyguları zedelememek, birlikte sevinip birlikte üzülmektir. Zaman zaman sınansa da sevgi, sabır ve dua ile pekiştirilen sadakat, ilişkileri kopması güç bir bağa dönüştürür. Çünkü eşine sadık olan insan, as-   lın da kendine de sadıktır. Sadakat, gözlerin bakışında, sözlerin akışında, davranışların samimiyetinde ve tercihlerde kendini gösterir. “Ben seni iyilikte de kötülükte de seveceğim” diyen bir akdin en büyük imtihanıdır. Bazen sıcak bir selam, bazen tatlı bir tebessüm, bazen de “iyi ki sen benim eşimsin” diyebilmek sadakatin en güzel ifadesidir.
Peygamber Efendimiz (sas) ile hanımı Hz. Safiyye arasında yaşanan şu hadise de sadakatin toplumsal yönünü gözler önüne serer: Hz. Safiyye, Allah Resûlü’nün itikâfta bulunduğu mescide gelmişti. Pey-gamberimiz onu uğurlarken ensardan iki sahabiyle karşılaştı. Onların kalbine vesvese düşmemesi için hemen “Bu yanımdaki Safiyye’dir” buyurdu. Ardından da, “Şeytan insanın damarlarında dolaşır, kalbinize şüphe düşmesinden korktum” diyerek açıklamada bulundu. [2] Resûlullah’ın bu hassasiyeti, güveni ve sadakati gölgeleyebilecek en küçük ihtimale karşı bile dikkatli olunması gerektiğini bizlere öğretmektedir.
Sabır; Evliliği güçlü kılan en önemli değerlerden biri sabır ve anlayıştır. Hayatın akışı içinde zaman zaman sorunlar ve hoşnutsuzluklar yaşanabilir. İşte bu anlarda eşlerin sabırla hareket etmesi, çözümün anahtarıdır. Allah Teâlâ, “Onlarla iyi geçinin. Eğer hoşlanmazsanız, Allah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz” [3] buyurarak ilahi bir yöntem sunar. Hz. Peygamber’in (sas) de, “Mümin bir erkek, eşinden nefret etmesin; bir huyunu beğenmezse, başka bir huyundan memnun olabilir” [4] tavsiyesi, evlilikte mükemmellik arayışından çok anlayış ve hoşgörünün önemine işaret eder. Mesele, olumsuzluklara takılmak değil; güzellikleri görüp onları büyütebilmektir. Nitekim Hz. Ömer’in kapısına hanımını şikâyet etmek için gelen bir adam, hiç beklemediği bir manzarayla karşılaşır. Zira Hz. Ömer de eşinin bazı tavırlarına sabrettiğini söyler ve şöyle der: “Ey kardeşim! Ben eşimin bu hâllerini anlayışla karşılıyorum. Çünkü onun benim üzerimde hak-ları vardır. O, yemeğimi pişirir, ekmeğimi yapar, elbiselerimi yıkar, çocuğumu emzirir. Bütün bunları gönüllü olarak yapar. Üstelik beni haramdan korur, gönlüm onunla huzur bulur. Ben de bütün bunlar için onun bu tavırlarına sabrediyorum.” Bunu duyan adam, hayranlıkla: “Ey müminlerin emiri! Benim hanımım da aynen böyledir” diyerek geri döner. [5]
İstişare / Sohbet : 
Evlilikte krizlerin çözümünde istişare ve samimi sohbet büyük bir güçtür. Hudeybiye Antlaşması sırasında sahabe, Peygamberimizin (sas) kurban kesip tıraş olun çağrı-sına üzüntü ve hayal kırıklığı sebebiyle karşılık vermedi. Bu zor durumda Resûlullah, eşi Hz. Ümmü Seleme’ye danıştı. O da, “Hiç kimseyle konuşmadan kurbanlarını kes ve saçını tıraş ettir” [6] diye tavsiyede bulundu. Peygamberimiz bunu uygulayınca sahabiler de aynı şekilde hareket etti ve kriz çözüldü. Evlilikte eşlerin birbirine sırdaş olmasının, fikir paylaşımının ve istişarenin sorunları kolaylaştıran en önemli yol olduğunu bizlere gösteriyor.
Sonuç olarak, aileyi güçlü kılan değerler sadece bireylerin değil, toplumun da huzur ve istikrarının teminatıdır. Sevgiyle yoğrulan, sadakatle korunan, sabırla beslenen ve istişareyle yönlendirilen yuvalar, hayatın zorluklarına karşı en güvenli liman olur. Her birimizin görevi, ailemizi bu değerlerle ayakta tutmak ve gelecek nesillere sağlam bir miras bırakmaktır. 
Şimdi kendimize soralım: Evimizi sevgiyle, sabırla, sadakatle ve istişareyle besleyebiliyor muyuz? Çünkü yarınlarımız, bugünkü değerlerimizle şekillenecek. 
Kaynakça: 
[1]  Müslim, Eşribe, 140. 
[2]  Müslim, Selâm,9. 
[3]  Nisâ, 4/19. 
[4]  Müslim, Radâ, 18. 
[5]  Muhammed b. Ahmed ez-Zehebî, el-Kebâir, nşr. Dârü’n-Nedve el-Cedîde, Beyrut, ts., 179. 
[6]  Buhârî, Şurût, 15.

 

YAZARLAR