Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık mesleğine başladığımdan beri ülkemde çeşitli doğal afetler oldu ve bu doğal afetler sonrasında afetlerden etkilenen insanların ruh sağlığını korumaya yönelik yapılan çalışmalara çeşitli nedenlerden dolayı katılamamanın vermiş olduğu rahatsızlıkla Kahramanmaraş depremi yaşandıktan sonra bölgeye gitmek istedim. Bu isteğimi amirlerime bildirdim. Depremden etkilenen insanlara hizmet etme şansını elde ettim.
Depremin 10. Gününde 16 Şubat’ta Manisa’nın çeşitli ilçelerinde görev yapan psikolojik danışmanlardan oluşan 4 kişilik Psikososyal Destek Ekibiyle birlikte yola çıktık. Yaklaşık 14 saat süren, neyle karşılaşacağımızı tahmin edemediğimiz için yoğun merak ve kaygı duyguları ile geçen yolculuğun ardından görev yerimiz olarak belirlenen Hatay’ın Yayladağı ilçesine güneşin doğduğu saatlerde ulaştık. İlçenin biraz dışında bulunan çadır kente vardığımızda bizden önce görev yapan ekiple tanıştık, çevreyle ilgili bilgi aldık, hazırlamış oldukları psikososyal destek çadırlarını inceledikten sonra görevi devraldık. Çalışmalarımızın daha verimli olması ve daha fazla çocuğa ulaşmak için çadırları ziyaret edip hem insanların hikâyelerini dinledik hem de kendimizi anlattık. İnsanların minnet ve şükran dolu bakışlarının arasında çadırları dolaştık. Koşullar zor olsa bile insanların bizi ağırlamak için gösterdikleri çaba karşısında şaşkınlığımızı gizleyemedik, neredeyse girdiğimiz her çadırda kahve veya Yayladağı Lokumu ikram edildi ve bu misafirperverlik bizi çok etkiledi.
Psikososyal Destek çadırına gelen çocuklarla birlikte çocukların günlük rutinlerine dönmeye yönelik çalışmalar yaptık. Çadır kentin ormanın içinde olmasını bir avantaj olarak kullanıp doğa gezileri düzenleyip çocukların kaygılarını azaltmaya çalıştık. Buna ek olarak çocukların kendilerini ifade etmelerini sağlayan, yaşadıkları zorlayıcı olayı anlamlandırmalarına katkıda bulunan çeşitli etkinlikler planladık ve bunları uygulamaya çalıştık. Çocukların bu zorlu süreci psikolojik olarak sağlıklı bir şekilde yaşamaları için aldığımız eğitimler ve yetkinliklerimiz doğrultusunda yardımcı olmaya çalıştık. Onlarla birlikte geleneksel çocuk oyunları oynadık. Onların eğlenceli zaman geçirmelerine yardımcı olmaya çalıştık.
Bazen çocukların bazen de yetişkinliklerin anlattıklarından bizler de derinden etkilendik. Gündüz sınıf olarak kullandığımız psikososyal destek çadırlarımızı temizleyip geceleri uyku tulumlarımızda bu sınıflarda uyuduk. Akşamları yemek saatinden sonra varil sobanın etrafında hem ısınıp çayımızı içtik hem de ekip olarak neler yaşadıklarımızı ve neler hissettiğimizi paylaştığımız grup çalışması yaptık. Bir gece varil sobanın yanında ısınırken 6,5 şiddetinde bir deprem oldu. Şu ana kadar yaşadığım en şiddetli depremde çocukların ve yetişkinlerin çığlıklarına şahit oldum. Artçı depremlerin olması bölgedeki insanları psikolojik olarak yıpratıyordu. Çadırlarda kalmak ve ihtiyaç duyulan her şeye eskisi gibi kolay bir şekilde ulaşamamak insanlara zor geliyordu ama kimse devlete isyan etmiyor “Allah devlete zeval vermesin’’ diyordu.
Görev süremizin sonlarına yaklaşırken çadır kentteki insanlarla bağlarımızın kuvvetlendiğini hissediyorduk. Yerimize yeni bir psikososyal destek ekibi görevlendirilince yaptığımız çalışmaları ve düzenimizi anlattık ve görevi devrettik. Çadır kentte çok kısa kalsak bile oradaki insanlarla çok anlamlı ilişkiler kurmuştuk. Çocukların hüzünlü bakışları arasında bizi almaya gelen araca bindik ve bölgeden ayrıldık. Bölgeden ayrılırken farklı duygular içindeydim, bazen çocukları ve insanları düşünüp onların gelecekleri için endişe duydum bazen de milletime hizmet etmiş olmanın vermiş olduğu inanılmaz bir rahatlama duygusu yüreğimi kaplıyordu. Görev yaptığımız çadır kentin yaklaşık bir ay sonra haberlerde çıkması ve orada kalan insanların yüzlerinin güldüğünü görmek çok keyifliydi. Yaptığım çalışmalar, dinlediklerim, gördüklerim ve şahit olduklarım bana birer anı ve tecrübe olarak kaldı.