MCBÜ Demirci Eğitim Fakültesi Öğr. Gör. Şaban ÇETİN

Tarih: 25.08.2025 11:06

Şehit Ruhlarının Uçuştuğu Topraklar…

Facebook Twitter Linked-in

Afyon Çiğiltepe’deyim.
Burası, Büyük Taarruz’un ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin en önemli noktalarından biri.
Bugüne dek birkaç kez 25 Ağustos gecesi Çakırözü–Kocatepe yürüyüşlerine, 30 Ağustos’ta Çalköy–Büyük Aslıhanlar–Dumlupınar zafer yürüyüşlerine katıldım. Savaş alanlarının pek çoğunu gezdim. Fakat belleğimde derin izler bırakan bu tepeye daha önce hiç çıkmamıştım. Geçtiğimiz günlerde nihayet nasip oldu.
Şehitlerimizin ayak izlerini, nefeslerini hissetmek; onların çektikleri sıkıntıların bilincine varmak, vatanın hangi şartlarda yeniden kazanıldığını anlamak için bu yollarda yürümek, o ruhlarla buluşmak gerekir, diye düşünüyorum.
Çiğiltepe’ye birkaç farklı noktadan çıkılıyor. Yol uzun, dolambaçlı ve meşakkatli. Zirveye yaklaştıkça insanın içine tarifsiz bir duygu çöküyor. Batıda, süvari kolordumuzun düşman gerisine sarkarak Sincan Ovası’na indiği, ikmal yollarını kestiği geçitler görünüyor. “Süvarinin izinden” denilen bu yollar, hâlâ o günleri fısıldar gibi.
Çiğiltepe, Afyon güney cephesi yarma noktasının batısında, Ahırdağları’nın doğusunda. Düşmanın en çok direndiği, en son ele geçen nokta. Önünde Sincan Ovası uzanıyor. Yamaçları ormanlık, zirvesinde siper kalıntıları ve 176., 37. ve 39. Alay şehitlikleri var. Ana yoldan bile görülebilen Çiğiltepe Şehitlik Anıtı buradan yükseliyor.
Burada insan başka bir âleme geçiyor sanki. Çiğiltepe dile geliyor, Sakarya’dan başlayarak anlatıyor:
“22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesi’yle batıya atılan Yunan ordusu, Eskişehir, Kütahya ve Afyon doğusuna çekilerek güçlü savunma hatları kurdu. Zorlu muharebelerden çıkan ordumuz hemen hazırlıklara girişti. Bir yıl boyunca milletin tüm kaynakları seferber edildi. Sonunda taarruz gücüne ulaşıldı…”
Ve sonra, 26 Ağustos sabahı Kocatepe’den başlayan o büyük hücum…
1310 rakımlı Erkmen tepeleri, Belen ve Tınaz hattı…
Mehmetçiğin süngü hücumları, kanlı çatışmalar, Afyon’un kurtuluşu…
Yüzbaşı Agah Efendi ve yüzlerce Mehmetçiğin şehadeti…
Çiğiltepe’yi ele geçirmek üzere görevlendirilen 57. Tümen Komutanı Albay Reşat Bey, Başkomutan Mustafa Kemal’e tepeyi yarım saat içerisinde ele geçirmek için söz verir. Ne ki çeşitli nedenler yüzünden verdiği sözü tutamamanın onuruyla tabancasını şakağına dayayarak intihar eder. Atatürk tekrar aradığında yaveri bıraktığı mektubu okur telefonda:
“Yarım saat zarfında o mevkiyi almaya size söz verdiğim halde, sözümü tutamamış olduğumdan dolayı yaşayamam”. Atatürk gözyaşlarına hâkim olamaz, biraz sonra da Çiğiltepe düşer.
Yürüdükçe zihnimde savaşın bütün sahneleri canlanıyor. Yıldırım Kemal’in, Şefik Bey’in, isimsiz nice kahramanın aziz hatırası burada insanın yüreğini burkuyor.
Ve nihayet 30 Ağustos…Dumlupınar’daki büyük meydan muharebesi. Atatürk’ün emriyle sıkı-şan düşmanın dört bir yanı ateşle kapanıyor. Piyadelerimizin süngü hücumu, beş gün beş gece süren destanı noktalıyor. Zafer ertesi, Zafertepe’de kırık bir kağnının üzerinde yapılan değerlendirme toplantısı ve Başkomutan’ın tarihe geçen emri: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Beş gün beş gece boyunca şehit ruhlarının uçuştuğu bu topraklar, hâlâ o günleri fısıldıyor.
Tepeyle vedalaşıp inişe geçtiğimde zihnimde, Albay Reşat Bey’in intiharıyla birlikte iki sahne kalıyor:
Birincisi, Atatürk’ün yerdeki Yunan bayrağını kaldırtması. İkincisi, bir Mehmetçiğin esir Yunan komutanını karargâha götürürken onu eşeğe bindirmesi… Subayının : “Ulan sen onun seyisi misin, hayvana sen bin, o yürüsün!” demesine karşılık verdiği o unutulmaz cevap: “Olur mu komutanım… O şimdi ocağından kopmuş bir gurbet adamı, misafir, bana emanet…”
İşte bu toprakların büyüklüğü sadece kazanılan zaferde değil, insanlığın, vicdanın ve merhametin savaşın ortasında bile yücelmesindedir.
Şehit ruhlarının göğe yükseldiği, tarihin nefes aldığı bu topraklardan ayrılırken, yüreğim hem hüznü hem gururu bir arada taşıyordu.
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —